Son altı aydır Türkiye’de HIV tedavisi konusunda Zoom üzerinden aktif olarak saha çalışması yapıyorum. İster inanın ister inanmayın, benim gibi sahada çalışması sırasında tanıştığım kişilerle kan ter içinde kalmadan konuşamayan biri için çevrimiçi araştırma yapmak gerçekten keyifli bir süreç. Özellikle sanal dünyanın cinsiyetçi, sağlamcı ve ırkçı şiddetten muafiyeti garanti etmediği göz önüne alındığında, dijital saha çalışmasından kaynaklanan “kaygıları, zorlukları, endişeleri, ikilemleri, şüpheleri, sorunları, gerilimleri ve sıkıntıları” kabul ediyorum. Bununla birlikte, bu durum, çevrimiçi araştırmanın bu blog yazısında ele aldığım metodolojik olanaklarını ve ilişkisel potansiyellerini tüketmiyor.
Zoom üzerinden yürüttüğüm etnografik araştırmam, şimdiye kadar sadece başkaları tarafından düzenlenen etkinliklere katılmayı içerdi. Pandemi patlak verdiğinden beri, bakımın hızla dijitalleşmesini gözlemlemek kolay oldu (hatta Facebook artık bakımı ifade eden bir emoji sunuyor). Pandemi, Türkiye merkezli birçok STK’yı sistemik damgalama ve ayrımcılığa (veya, hivfobi) değinen çevrimiçi etkinlikler düzenlemeye teşvik etti. Hivfobi, 2007’den bu yana tanı sayısında %620’lik bir artışla bir HIV salgınına yol açtı. Geçtiğimiz altı ay içinde, bu konuda on farklı toplantıya katıldım ve yüzden fazla sağlık hizmeti sağlayıcısı, aktivist ve sivil toplum çalışanıyla etkileşim kurdum. Muhtemelen bu insanların çoğuyla (fiziksel olarak) sahaya girer girmez tanışacağım. Bu toplantılarda, yerinde araştırma sırasında karşılaşma şansım çok az olan veya hiç olmayan önemli katılımcılar da vardı. Büyük ihtimalle bu katılımcılarla yerinde karşılaşsam bile çok gergin ve heyecanlı olacağımdan her şeyi mahvederdim.
Zoom aracılığıyla araştırma yapmak, kamuya açık olan (dolayısıyla araştırılabilir) ve kamuya açık görünen ancak araştırmaya açık olmayan toplantıları ayırmanın gerekliliğini beraberinde getiriyor. Örneğin, katıldığım her toplantıda, tartışmaya başlamadan katılımcılar kendilerini tanıtıyorlardı. Her seferinde, katılımımın meşruiyetinin ve saiklerinin sorgulanmasına alan açmak ve şeffaflığı korumak amacıyla kendimi bir araştırmacı ve HIV-pozitif bir birey olarak tanıttım. Şaşırtıcı bir şekilde, hiç kimsenin sanal varlığımla ilgili herhangi bir sorunu yok gibi görünüyordu, ancak bu katılımcılardan bazılarının çevrimdışında benimle aynı alanı paylaşmaya eşit derecede istekli olacağından emin değilim. Bu durum benim için de geçerli. Hepimizin web kamerası boyutuna küçültüldüğü Zoom ara yüzünde, farklılıklar adeta yok oluyor. Yok olan bu farklılıklar, etnografik araştırma sırasında üretilen hiyerarşilerden kaynaklanan farklılıkları da içeriyor. Zoom’da etnograf, bir simge veya avatar değilse de, başkaları üzerinde önemli bir tahakküm sahibi olma olasılığı olmayan bir katılımcı olarak karşımıza çıkıyor. Bunun nedeni, sanal olanın gerçek olandan ontolojik olarak hakir olması değil, araştırmacı ile katılımcılar arasındaki hiyerarşiyi (yok edemese de) denkleştirmesi. Dijital etnografinin nesneleştirme ve sömürü olasılığını azaltması, araştırmacıyı sahadaki diğer katılımcılarla eşit zeminde konumlandırması ile doğrudan ilgili (Atuk 2020, yakında).
Çevrimiçi araştırmadan aldığım beklenmedik keyif, insanların Zoom’da birbirleriyle etkileşime geçme biçimiyle ilgili. Tüm aktörlerin farklı (ve çoğunlukla çatışan) çıkarları olduğu bir alanı araştırıyorum. Bu nedenle, yüz yüze görüşmelerimin çoğunda, kimlerin çıkarlarına hizmet ettiğim konusunda incelikli bir şekilde sorgulandım. Zoom’daki görüşmelerimde ise bambaşka bir etkileşim biçimiyle karşılaştım. Belki de sonsuzluk gibi gelen bir karantinanın döneminde bir grup yeni ve tanıdık yüzü bir arada görmenin ve duymanın coşkusu, ya da küresel salgın koşullarının arttırdığı empati yeteneği ve paylaşılan zayıflık duygusu, veya insanları kendi oturma odalarında veya yataklarında gözlemlemekti bana yaşam alanlarında hoş karşılandığımı hissettiren; ancak katıldığım neredeyse tüm Zoom etkinliklerinde belirli bir karşılıklı saygı ve samimiyet hissi vardı. Radikal bakım, karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma kavramlarıyla aşina olan HIV aktivistleri, barışçıl ve dostane bir ortam yaratmada oldukça başarılıydı.
Yama işi (patchwork) etnografim için kullandığım tek çevrimiçi uygulama Zoom değil. Facebook ve Instagram gibi sosyal medya platformları, pandeminin başlangıcından bu yana Türkiye’de HIV bakımının hükümet dışı ve kurumsal aktörleri tarafından yaygın olarak kullanılmakta. Saha ve ev benim için aynı şeyler olduğundan, sosyal medyadaki gündelik aktivitelerim benim için aynı zamanda etnografik gözlem içeriyor. Birçok antropolog için sosyal medyanın etnografik potansiyellerini göz ardı etmek kolay olsa da, yakalayabildiğim (veya ekran görüntüsünü aldığım) bazı anlar, araştırmam için epey aydınlatıcı oldu. Örnek vermek gerekirse, Türkiye’deki HIV tedavisinin rejimlerini keşfetmek için gelecek vaat eden bir site olan, küresel ilaç devi Gilead’ın Instagram hesabı “birliktehivdengüçlüyüz”e yakından bakalım. Bu hesap, ilham verici görüntüler, alıntılar ve röportajlar paylaşarak HIV damgasına karşı mücadeleye adanmış. Eylül 2020’de Gilead, küresel HIV kampanyası hakkında “Tespit Edilemez=Aktarılamaz” (bkz. Görüntü 1) başlıklı bir gönderi yayınladı. Önde gelen HIV aktivistleri ve bilim adamları, “T=A“nın sıfır bulaşma riski anlamına geldiğini savunuyor. Buna rağmen, mevzubahis Instagram gönderisinde, bir kişinin viral durumu tespit edilmese bile, “her zaman göz ardı edilemeyecek bazı riskler vardır” deniyordu. Biyomedikal olarak yanıltıcı ve ahlaki açıdan imalı olan bu ifade, HIV ile ilgili kültürel korkuları olumluyordu. Gönderi, yorumlar kısmında ben ve diğer iki aktivist tarafından hemen eleştirildi. Bunun sonucunda Gilead Türkiye, Türkiye Sağlık Bakanlığı’nın yönergelerine göre HIV önleme ve tedavisi bağlamında “sıfır risk” ibaresini kullanmalarına izin verilmediğini açıklayarak (şirketlerin genellikle yaptığı gibi) kendisini mazur gördü. Bu süreç, bana çevrimdışı olarak erişemeyebileceğim bir bilgi sundu. Fakat ne yazık ki, taleplerimize rağmen Gilead, kurumsal HIV bakımı adına hivfobiyi pekiştiren gönderisini kaldırmadı.
Pandemi sırasında viral bulaşma riskinden kaçınmaya çalışırken, bulaşmanın bir topluluk olarak bizi oluşturan sosyal bir fenomen olduğunu unuttuk. Bulaşıcılık, Latincede birbirine dokunmak anlamına gelen con-tangere’den geliyor, ve sanal olsun ya da olmasın, etnografinin sosyal olarak bulaşıcı sonuçlarını görmezden gelemeyiz. Zoom gibi platformlar, hiç kimseyi riske atmadan bu mesafeyi kapatmamıza yardımcı olduklarından, sosyal uzaklık zamanlarında ilişki kurmamızı mümkün kılıyor. Çevrimiçi araştırmam sırasında sadece Zoom üzerinden birçok değerli arkadaş edindim—dokunamadığım ya da fiziksel olarak hissedemediğim arkadaşlar. Sadece salgın sırasında beni sahaya bağlamakla kalmadılar, aynı zamanda evim dediğim şeyle kurduğum en gerçek bağ oldular. Her hafta mutfaklarını ziyaret etmek, seyyar satıcıların anlaşılması imkânsız bağırışlarını, kalabalık İstanbul sokaklarının sesini duymak, hem salgın sürecinde, hem de Minnesota’nın uzun kışlarında hayatta kalmama yardımcı oldu.
Şimdi, öne çıkan soru şu: Yazılım (veya kötü amaçlı yazılım) şirketlerinin çıkarlarına hizmet etmeden, hem etnografik hem de kişisel ilişkiler kurmak ve sürdürmek amacıyla çevrimiçi platformları nasıl kullanabiliriz? Zoom’da kullanıcı güvenliği ve gözetimi konusundaki meşru endişeler birçok kişi tarafından dile getirildi. Ancak, Zoom’un Filistinli aktivist Leila Khaled’in çevrimiçi bir konuşmasını sabote ettiğini ve Zoom sansürü ile ilgili bir etkinliğin engellediğini pek duymadık. Facebook’tan bir danışmanlık firması olan Cambridge Analytica’nın milyonlarca kullanıcının verilerini satın almasıyla patlak veren skandalı da. Yakın gelecekte dijital etnografinin bulaşıcı potansiyellerinden yararlanacaksak, çevrimiçi etkinliğimizin ardıl zararlarına göz yummamızı gerektirmeyen etkileşim yollarını tahayyül etmemiz gerekiyor.
Türkçe çeviri: Alize Arıcan
Kaynakça
Abidin, C., & de Seta, G. (2020). Private messages from the field: Confessions on digital ethnography and its discomforts. Journal of Digital Social Research, 2(1), 1-19. https://doi.org/10.33621/jdsr.v2i1.35
Atuk, T. (2020). Pathopolitics: Pathologies and Biopolitics of PrEP. Frontiers in Sociology, Medical Sociology. https://doi.org/10.3389/fsoc.2020.00053
Atuk, T. (2020). Cruising in the Research Field: Queer-Feminist-Cyber Auto-ethnography. International Review of Qualitative Research. https://doi.org/10.1177/1940844720939851
Atuk, T. (yakında). Academia and Hungry Ethics: From ‘Doing Ethnography’ to ‘Becoming-Sangtin’. Gender, Place, and Culture.
Eisinger, RW., Dieffenbach, CW., Fauci, AS. (2019). HIV viral load and transmissibility of HIV infection: undetectable equals untransmittable. Journal of the American Medical Association. DOI: 10.1001/jama.2018.21167
Flaherty, C. (2020). Zoom Draws a Line. Inside Higher Ed. https://www.insidehighered.com/news/2020/09/25/zoom-refuses-stream-university-event-featuring-member-terrorist-organization
Günel, G., Varma, S., and Watanabe, C. (2020). “A Manifesto for Patchwork Ethnography.” Member Voices, Fieldsights, June 9. https://culanth.org/fieldsights/a-manifesto-for-patchwork-ethnography
Lapowsky, I. (2019). How Cambridge Analytica Sparked the Great Privacy Awakening. Wired. https://www.wired.com/story/cambridge-analytica-facebook-privacy-awakening/
Lee, M., & Grauer, Y. (2020). Zoom Meetings Aren’t End-to-End Encrypted, Despite Misleading Marketing. The Intercept. https://theintercept.com/2020/03/31/zoom-meeting-encryption/
Lytvynenko, J. (2020). Zoom Deleted Events Discussing Zoom “Censorship.” BuzzFeed News. https://www.buzzfeednews.com/article/janelytvynenko/zoom-deleted-events-censorship
Paul, K. (2020). ‘Zoom is malware’: Why experts worry about the video conferencing platform. The Guardian. https://www.theguardian.com/technology/2020/apr/02/zoom-technology-security-coronavirus-video-conferencing